top of page

Tam Buğday Ekmeğiyle Köfte

Uzun Vadeli Sporcu Yetiştirmenin Psikolojik Formülü


Daha fazla çalışmak yerine daha doğru ve verimli çalışmanın psikolojik faktörler üzerine etkisi...



Haftada 50 km mi 30 km mi koşan birisi daha çok gelişir? Günde 1000 soru çözen bir öğrenci mi üniversiteye daha iyi hazırlanır, yoksa 250 soru çözen mi? Tabi bir de okula ek olarak dershaneye gidilip takviyeler de yapılmalı...Hep daha "fazla" çabanın daha iyi sonuca götürdüğü beklentisine kapılmıyor muyuz? Atalarımız bile çalışma miktarının önemini belirtmek için ne kadar ekmek o kadar köfte demişler. Ben tabiri yerindeyse ekmeğin cinsine göre köfte mantığını benimseyenlerdenim. Örneğin, 2 dilim beyaz ekmek ile bir köfte yemektense, birçok beslenme uzmanının da önerdiği gibi 1 dilim tam buğday ekmeğinden alacağımız besin bakımından belki de çok daha değerli ve yeterli olacaktır.


Çok çalışmak ile doğru çalışmak arasındaki farkı kavramakta geç kalmak kimilerinin spor hayatına mal olurken (benim gibi) kimilerinin de akademik hayatta başarısız olmasına sebep oluyor. Ülkemizde birçok sporcu okul ve spor yaşamları arasında bir öncelik belirlemek zorunda kalıyorlar. Aslında bazı gerçekleri de kabullenmek lazım. Sabah 5’te kalkıp 3 saat antrenman yapıp okula gittikten sonra tekrar antrenman yapan bir öğrenci diğerlerine göre çalışacak çok az vakit bulabiliyor. Yorgundur, gezecek ve sosyalleşecek vakti kısıtlıdır.


Peki ya neden seçim yapmak zorundayız ki?” Neden hem okulda hem de sporda başarılı olamayalım? Neden gençlerimiz spor yapmak adına sosyal hayatlarından, akademik hayatlarından, şimdilerinden belki de geleceklerinden fedakarlık etsinler? Benim aklıma tek bir cevap geliyor: “Çünkü zaman yok.”

Bir dönem sınavlara çalışırken sayfalarca özet çıkartıyordum mesela, taa ki bunun sadece bir hamallık olduğunu anlayana kadar... Bir gün konuları sadece okumaya ve kısa notlar almaya karar verdim. Fakat vicdanım bana süre olarak çok az çalışmış olduğum için iyi bir notu hak etmemiş olduğumu söylerken, mantığım sonuç olarak aynı bilgilere sahip olduğumu hatırlatıyordu. Az çaba, çok ödül ne büyük haksızlık ama!

Şimdilerde vicdan ve mantık çatışmasıyla amatör seviyede performans sergileyen ve bir türlü istediği seviyeye ulaşamayan birçok sporcuda da karşılaşıyorum. Başarı için çok fazla miktarda çalışmaları gerektiğine öyle bir inanmışlar ki kaliteli çalışmaktan çok uzaklar. Hani hep duyduğumuz "less is more" yani "azı karar çoğu zarar" mantığı aslında birçok başarılı sporcunun uzun süre yüksek performans gösterebilmesinin en büyük sırrı.

Yapılan araştırmalar hem sporda hem de spor dışı alanlarda kısıtlı sürede fakat doğru ve bilinçli şekilde çalışmanın, sadece fazla çalışmaktan daha iyi olduğu yönünde. (Colvin, 2008; Ericsson, Krampe & Tesch-Römer, 1993; Seibel, 1963).

Bütün bunları göz önünde bulundurarak sporcuları, antrenörleri ve velileri düşünmeye davet ediyorum aslında. Gerçekten gerekli mi yaptığınız çalışmalar yoksa siz de mi hamallığın kölesi oluyorsunuz? Durun ve bir düşünün, yapılabilecek en verimli çalışmayı belirleyin ve uygulayın. Başka bir deyişle 2beyaz ekmek yerine 1 tam buğday ekmeğiyle yiyelim köfteyi. Uzun seneler boyu spora devam eden yeni nesil sporcular yetiştirmenin altın kuralı aslında bu: Yaşanabilecek zaman kısıtlamalarını engellemek, spordan bıktırmamak, sporun hayatta bir engel haline gelmesinin önüne geçerek, sürekli yapılan bir aktivite olmasını desteklememiz lazım.

Referanslar

Colvin, G. (2008). Talent is Overrated: What Really Separates World-Class Performers from Everybody Else. New York, NY: Portfolio.

Ericsson, K. A., Krampe, R., & Tesch-Römer, C. (1993). The role of deliberate practice in the acquisition of expert performance. Psychological Review, 100(3), 363-406.

Seibel, R. (1963) Discrimination reaction time for a 1,023 alternative task. Journal of experimental psychology, 66, 215-226.


Comments


bottom of page